top of page

Kendi ülkende turist olmak

Hayatımın son 10 senesini yurt dışında geçirmiş biri olarak kendi ülkemi gezme konusunda sınıfta kaldığımı söyleyebilirim. Ta ki bu seneye kadar…

Bu sene uzun bir dönem Türkiye’de geçirdim ve uzun zamandır aklımda olan şehirleri görme fırsatı buldum. Konya, Sivas, Diyarbakır, Gaziantep, Elazığ, Erzincan, Amasya gezdiğim yerlerden birkaçı.


Diyarbakır - sülükleri incelerken
Diyarbakır - sülükleri incelerken

İşin doğrusunu söylemek gerekirse iyi ki bu zamana kadar beklemişim dedim, bunun sebebi ise kendime olabildiğince yaklaştığım bu dönemde her kesimden insanla çok daha rahat bağ kurabildiğimi keşfetmem. İnsanları daha az kategorize ettiğim, bizler ve onlar olarak görmediğim bu dönemde gezmek bana çok güzel kapılar açtı diyebilirim.

Fakat birkaç anı bende iz bıraktı. Onları unutmamak adına şehir isimlerini yazmadan buraya taşımak istedim. Malum hiçbir şehri karalamak yakışmaz.  


Birinci Olay


Outlet tarzı bir alışveriş merkezinde aylak aylak dolanırken bir çift gözün bana kilitlendiğini gördüm. İnsanlarla göz teması kurmayı severim, göz teması kurmayan insanlarında hep bir şeyler gizlediğini düşünürüm. Gözlerimiz kavuştu ve benim yaşlarımda bir adamın saçımı kaşlarıyla işaret ederek kesmem gerektiğini ima ettiğini farkettim. Malum Telatabi’lerden Tinky Winky’i aratmayan saçım bu arkadaşı çok rahatsız etmiş olsa gerek böyle bir hareket yapmayı kendine vazife gördü.


Sivas Gökpınar Gölü ve kesilmesi istenen saçım
Sivas Gökpınar Gölü ve kesilmesi istenen saçım

Komik gelecek ama bu tarz olaylar birkaç saniye içinde gerçekleşiyor ve insan hazırlıklı olmadığı zaman genelde ne tepki vereceğini bilemiyor. Ben en sevdiğim tepkilerden biri olan gülümsemeyi tercih ettim. Oysa bu arkadaşın ne giydiği şalvara ne de göbeğine kadar uzattığı koca sakalına takılmıştım. Herkes istediğini giysin kuşansın, hayat sahnesine bir defa çıkmışız. Benim tarzım varsa onun da tarzı var diye düşünmüştüm.


Başka bir tepki vermediğime hiç üzülmedim ama sonrasında çok düşündüm. Her gün erkeklerden laf yiyen veya tacize uğrayan kadınlarımızı düşündüm. Eşcinsel kimliğini ailesinden ve dostlarından saklamak zorunda olan kardeşlerime de üzüldüm. Doya doya keyif almaya geldiğimiz bu dünyada sevgisiz yaşamaya zorlanmak çok acı. Konu ne olursa olsun başka bir insanın giyimi, saçı, tarzına karışmak insanları gözle görülmeyen demir parmaklıklar arasına almaktan farksız. Bir taciz esnasında şoka girip sesini çıkaramayan bir insanı daha iyi anladım o gün. Ve sen koca sakallı, şalvarlı ve hoşgörüsüz kardeşim. Kalbine sevgi diliyorum ve düzelmezsen çevrendeki insanlara yaşatacağın cehennem için üzülüyorum.


İkinci Olay


Diğer iki olay ise çocuklarla aramda geçti. Uzun zamandır internet üzerinden çocuklarla dersler işliyoruz, soğuk espriler gülücükler havada uçuşuyor. İçimden dedim herhalde ben çocuk psikolojisinden iyi anlıyorum.

Sonra bir gün markette soğuk bir kahve aldım, ayakkabımın çözülen bağını bağlamak için eğilmeden önce teneke kutuyu kaldırımın üzerine bıraktım. Tam o sırada önümde yaşları 5 ile 9 arasında olduğunu tahmin ettiğim üç kız çocuğundan lider vasfını üstlenmiş olan çocuk kişi tenekeyi kaptı. Adeta bir zafer kazanmış gibi artık benim oldu diye bağırdı. Açık açık gasp ediliyorum hissiyatı biraz sinir etti ama sonra karşımdakilerin çocuk olduğunu hatırladım, oyun oynayacağız diye düşündüm.


Bu çocuklar Nemrut'u bile gasp ederlerdi diye düşünmeden edemedim.
Bu çocuklar Nemrut'u bile gasp ederlerdi diye düşünmeden edemedim.

Aramızda geçen diyaloğu aynen aktarıyorum.

-              Bana para ver yoksa bunu sana vermem.

-              Sana para vereceğime gider yenisini alırım. Hem sen onu içmezsin ki, bana geri ver hadi.

-              Vermem, benim bu. Para verirsen veririm.

-              Hayır, sana para vermeyeceğim. İstiyorsan iç.

-              O zaman bana başka bir şey al.

-              Hayır almayacağım, istersen sende kalsın o. Fakat yaptığın çok yanlış, hırsızlık yapıyorsun.

Bunu söylerken çocuğun utanacağını düşünmem saflık mı oldu yoksa iyi niyet mi bilemedim ama aldığım cevap aynen şöyle oldu:

-              Evet çalıyorum senden, geri almak istiyorsan bana para ver.

-              Peki o zaman, çal ama bu seni hırsız yapar ve hırsızlık kötü şey.

Hikaye burada bitti, çocuklar teneke kutuyu alarak uzaklaştı. Resmen sokak ortasında üç kız çocuğu tarafından gasp edildim. Bu olaylar yaşanırken ders verdiğim çocukları düşünüyordum. Kendi yeğenimi, bu yaştaki çocukların yaşamları arasındaki uçurumu. Tekrar gözden geçirdim, çocuk psikolojisini anlamaya daha çok yeni başlıyorum.


Üçüncü Olay


Son olay ise bir camii ziyaretinde yaşandı. Gezdiğim şehirlerden birinin büyük görkemli bir camisini ziyaret ettiğim gün ‘Kudüs bizimdir’ adlı bir etkinlik düzenleniyormuş camide. Yüzlerce beyaz tişörtlü çocuk arkalarında kudüs resimleri ile camiide turluyorlar. Aralarından bir çocuk imamın mikrofonunu kapmış tekbir getiriyor. Diğer çocuklar kendi halinde dolanıyor, kız öğrenciler en arkada sessiz sessiz erkek öğrencilerin yaramazlıklarına gülüyor.

Selamın aleyküm diyerek karşıma çıkan iki çocuk hala aklımda. Yaşları herhalde sekiz veya dokuz, gene benim ders verdiğim çocuklarla akranlar. Dedim herhalde anlaşırız, iki kelam edelim. Biri ensemdeki dövmeyi gördüğü için gelmiş ve beni uyarıyor.

-              Abi dövmeni sil.

Anlayamıyorum en başta, bir daha tekrar etmesini istiyorum.

-              Abi dövmeni sil, Cehennem’de cayır cayır yanarsın. Çok büyük günah işliyorsun.

-              Tamam.

Bu diyalog böyle bitiyor. Çocuğa cevap vermiyorum, düşüncelere dalıyorum. Belki de iyiliğimi istiyor, Cennet’e gitmeme vesile olmak istiyor biliyorum. Fakat bu yaşta bir çocuk tarafından böyle uyarılmak insanı derin düşüncelere itiyor.

 

Sonsöz


Bu yaşadıklarım kendi ülkemde turist olarak geçirdiğim kısa zaman içerisinde bende iz bırakan olaylar. Kimseyi gücendirmek, karşı tarafa almak gibi bir amacım yok. Bu gezide karşıma çıkan insanlar hayatıma çok şey kattı elbet, hepsinden öğrendiklerimin benim gelişimimde yeri var. Olan biteni değiştirme gayretindense, kendi doğrularıma sırtımı yaslayıp herkes için iyi şeyler yapmaya devam edeceğim. Umarım ülkemiz de, tüm Dünya’da çok güzel günler görür. Ve bunun için çocukları sevgiyle büyütmemiz gerektiği ve eğitimleri için elimizden gelen her fedakarlığı yapmamız gerektiğini de hatırlatıyorum.

 
 
 

3 Comments


Keşke insanlar birbirini değiştirmeye çalışmasa ve olduğu gibi kabullenebilse. Yani "çocuk yürekleriyle" kalabilseler..

Like

Bu yazdıklarınızı gündelik hayatımın dışına çıktığım zamanlarda ben de deneyimleyebiliyorum. Kimseye yukarıdan bakmak değil amacım sadece bir fanus içinde yaşıyor olduğumu fark etmemi sağlıyor bu. İyi bir şey mi ki ''sağlıyor'' dedim ''sebep oluyor'' demedim bilmiyorum çünkü henüz karar veremedim. Fanus içinde yaşıyor olmanın da rahatlatıcı bir tarafı var çünkü. Neyse fazla uzatmış bulundum, yazınız benim için ilham verici ve etkileyiciydi teşekkür ederim :)

Like
Kaan Mika
Kaan Mika
Feb 09
Replying to

Fanusların dışına çıkmak bize asıl hayatı verir. Ben fanusun içerisinde kalmayı hiç bir zaman sevmedim. İnsan tembeldir ve rahata çok hızlı alışır. Kendimizi zorladıkça zenginleşir hayat. Çok teşekkürler zahmet edip okuduğunuz ve böyle bir yorum bıraktığınız için.

Like

Zurich / Switzerland

  • Instagram

© 2025  | Kaan Mika | All rights reserved. 

bottom of page