top of page

Bulutların dinginliği

Bu bir ayrıcalık, uçakta olmak ve cam kenarında oturmak. Başıma kaç defa geldiğini bilemeyecek kadar da minnet yoksunu hissettim kendimi, tam şu anda, bu harflere iyi planlanmamış bir halde basarken.


Uçmak insan tarihinde kaç zamandır var, aklımın ucuna hemen gelmedi. Uçakta İnternet bağlantısının olmaması insanı özel gücünü kaybetmiş bir süper kahraman gibi hissettiriyor. Yoksa hemen ilk uçan insanın tarihini Wikipedia’dan okuyuverir bunu da sosyal medyada genel kültürüm pek zenginmiş gibi bilmiş bilmiş paylaşırdım. Neyse ki şu an internet yok. Bunun beynime iyi geldiğini bilecek kadar da bilimden nasibimi aldığımın farkındayım.


Cam kenarına denk gelmek, hele hele koltuğumu bile seçmeden. Bir de güneşe gün sonunda son bir selam verme şansınızın olduğu bir zaman diliminde. Renkler arasında kavun içi turuncu, koyu pembe ve mavinin griye yakın tonları.


Ne kadar çok baksam yetmiyor derken yetti ve bu satırları yazma gereği duydum. Bu sadece benim ve uçakta şu anda cam kenarında oturan birkaç insanın elde ettiği bir şans. Camdan bakınca bir film oynuyor. Oyuncular ünlenmemiş büyük ihtimalle de Oscar’a hiçbir zaman aday olamayacak milyonlarca bulut. Peki bir bulutu diğer buluttan ayıran şey ne diye düşünmeye başlıyor beynim. Sonra neden her şeyi ayırmak istediğimi anlayamıyorum. Belki de bilimin bir methodu bu aklıma kazınan. Sineklerin düşünebildiğini anlamak için beyinlerini çıkarmak gibi. Çıkardığın beyin sorunun cevabını verirken beyinsiz kalan sineğin düşünememesi ne fena.


Bulut filmine geri dönüyor beynim. Sonra bu filmin sadece bir defa oynandığını düşünüyorum, yani film olmasına imkan yok, çünkü tekrar izlenemez diyorum. Bu kadar bulutu bir araya nasıl da getireceğiz zaten yenisini çeksek diyelim. Getirsek bile senaryosunun doğa tarafından yazıldığı bir filmi tekrar nasıl çekeriz?


Belki tiyatro olur, oyuncuları değişen.. içinde ufak süprizler içerir, seyircinin farklı olması oyunun da enerjisini değiştirir çünkü. Ya da yaratıcı drama diyelim. Hiçbir bulut profesyonel değil ve o anda olmaları gerektiği gibi oluyorlar. Aslına bakarsanız bulutluk rolünü çok iyi beceren bulutlar bunlar. Peki biz insanlık rolünü ne kadar iyi beceriyoruz diye düşünüyorum, bu insanlıktan neler beklediğimize göre değişir desem de, hiçbir şey beklemediğimiz takdirde biz de fena oyuncular sayılmayız.


Renk skalası daralıyor. Karanlık aydınlık ile her gün yılmadan verdiği mücadeleye dönüyor. Gene karanlık kazanacak, sonra tekrar kaybedeceği de kesin. Bu da bana bazı kavgaların hiç değişmediğini ve anlamsızlığını hatırlatıyor. Gece ve gündüz arası bir şeyi sürekli yaşasak nasıl olurdu? Neden hep iki kutba ihtiyaç duyuyor doğa? Yin ve yang, ateş ve su, gündüz ve gece, asit ve baz, iyilik ve kötülük, aşk ve savaş, artı ve eksi… kusursuz şekilde birbirinin tersi olmayı nasıl başarmış bu kavramlar? Hepsinin toplamı hep sıfır yaparken, bazen neden tüm bu kavga diyor insan.. sonra aklıma barış geliyor, kavganın karşısında dimdik dikilen. Barışın olması için kavganın da olması gerektiğini anlıyorum.


Hepimiz yaşamamız gerekenleri mi yaşıyoruz? Bu olanların hepsine göz mü yummalıyız? Ne zaman müdahale etmeli, ne zaman sessiz kalmalıyız? Mesela bir aslan avına yavaş yavaş yaklaşırken, olanlardan haberi olmayan antilobu gidip uyarmalı mıyız? Bu aslanın kısmetine girmek olmaz mı? Bize kim aslanın kötü, antilobun iyi olduğunu öğretti ki? Peki ya örümcek ağına düşmüş bir sineği düşünelim. Ona ne yapmalı? Üzülmeli miyiz? Yaşaması gerekeni mi yaşıyor, yoksa biz inisiyatif alırsak yaşaması gerekeni mi yaşayacak?


Dünya’nın her yerinde insanların acı çektiğinin farkındayım. Bazı acılar tarifsiz geliyor, insan empati dahi yapamıyor. Onların acısını hissederken, mutluların mutluluğunu da hissetmiyor muyuz? Peki onların bu acıları taşıması normal mi? Diğerleri bu kadar mutluyken?


Yazgı diye bir tanıdığım var. Aklıma düştü bugün otobüste giderken, acaba yazgısına ne olmuştur dedim. Peki ya ben, kimin yazgısı olabilirim yaptıklarımla? Kendimi enayi gibi hissedip para vermediğim sokak sanatçısından da, benimle konuşmaya çalışırken konuşmamızın ortasında bana bir bisikletin çarpmasıula yarıda kesildiği siyahi sokak satıcısının da yazgısı oldum mu? Kendime göre hemen haklı olup yapmadığım iyiliklerle? Hala bilmiyorum.



 
 
 

Comments


Zurich / Switzerland

  • Instagram

© 2025  | Kaan Mika | All rights reserved. 

bottom of page